Esasında “Gelip de ne yapacağız?” diye başlayalım. Ve maalesef, ekonomimiz çökerken de aynı cümleleri işitir haldeyiz. Borç batağına sürüklenmiş, dış borcu 500 milyar dolara ulaşmış, üretimi cılız ve halkı artık fakir olan bir Türkiye var. Peru’da da aynı durum söz konusu. . . . Enflasyonun düşürülmesi için gerekli modeller ve stratejilerin olması gereken sayısal girdi çıktı analizi ve ekonometrik modeller de yok. Ve hâlâ roket gibi fırlayan, bazen de tüy misali baz etkisiyle inen bir enflasyon oranı var. . Özetle resim budur!",. Bu şahlanış hikâyelerinin akademik yansımasını Merkez Bankası’nın son olmayan enflasyon raporunda da görmek mümkün. 2000’lerin başında Latin Amerika ülkelerinde olduğu gibi likidite bolluğu ve uygulanan IMF programının verdiği katkıyla ekonomisini toparlayan ülkemizde, bu bolluğun ve değer kazanan lira ile beraber tüketim alışkanlığı, yatırım ve özellikle inşaat alanındaki genişleme ile artan yolsuzluk ve kaynakların etkin olmayan dağılımı, kendini bir on yıl sonra hissettirmeye, 2010’ların başından itibaren de sıkıntılar artmaya başlamıştır. Yok, yok, yok!Çünkü yolsuzluk kurutmuş ülkeyi. 1980’lerin sonu ve 90’ların başındaki çalkantılarla roket gibi fırlayan fiyat artışlarına rağmen uygulanan ekonomik programlar ve ticaret ortaklıklarının verdiği katkıyla Peru da enflasyona karşı savaşı kazanmış ve oranı yüzde 5 çizgisinin altına çekmiştir. Guatemala’da da durum farklı değil. Esasında halkın da fazla bir şey anlamadığı bu raporların geçmişine bakıldığında aynı cümlelerin farklı birkaç kelimeyle düzenlenmesinden başka bir şey olmadığı görülüyor. Ufak dalgalanmalar hariç, bu enflasyon oranı 2000’lerin başından beri, sürekli olarak yüzde 5’lerin altında seyrediyor. OVP (orta vadeli model) denen kes yapıştırdan ibaret açıklama dışında takip edilecek bir stratejik yaklaşım da yok. Raporda üretimin yapılanmasından bahseden yok. MERKEZ BANKASI ENFLASYON RAPORUBankanın raporunda varsa yoksa enflasyonun gelecek dönemdeki seyrinin para politikası araçlarıyla ne olacağının bir bir resmi veriliyor halka. Topu topu yüzde 5 büyüme oranı ile 40 milyar dolar ek yıllık reel gelir yaratan ekonomimizde, korkunç derecedeki transfer aktarımı ve yolsuzluğun ortaya çıkardığı ekonomik sorunlar sahte zenginlik görünümü ile perdelenmiş, hep uçuyoruz üzerine kurulan cümlelerle örtülenmiştir. 90’ların başında yüzde 60’ları bulan oranı şimdilerde kalıcı bir şekilde ortalama yüzde 5’lere çeken bir ülke görüyoruz karşımızda. 90’ların ortasına kadar enflasyon altında ezilen halkın yaşadığı Brezilya’da örneğin enflasyon oranı birkaç yıl içinde yüzde 2000’lerden yüzde 10’ların, hemen arkasından da yüzde 5’lerin altına çekildi. Para bulmaktan başka bir amaç kalmamış ülkemizde. . Neredeyse aynı cümleleri Meksika için de kurabilir, enflasyona karşı mücadelesini anlatabiliriz. Petrol krizlerinin yanında birçok dalgalanmaların olduğu 1970’lerin ikinci yarısından sonra Şili enflasyon sorununu bir daha tecrübe etmemek üzere çözmüş ve günümüzde neredeyse sıfıra yakın bir orana getirmiştir. Yıllardan beri sıkı bir yaptırım altında bulunan Venezüella ile yolsuzluk ve verileri manipüle eden Arjantin dışında, enflasyon sorununun olduğu bir Latin Amerika ülkesi kalmadı artık. Gelelim bize. 1995’te moratoryum ilan ederek borçlarını ödeme planı talep eden Meksika’da enflasyonun yüzde 5’lere gelmesi bir başarı hikâyesidir. Bankanın özenle üzerinde durması gereken istihdam politikası ve işgücüne katılım yani emek arzı konusunda bir görüşü de yok. .
OVP (orta vadeli model) denen kes yapıştırdan ibaret açıklama dışında takip edilecek bir stratejik yaklaşım da yok. Esasında “Gelip de ne yapacağız?” diye başlayalım. 1995’te moratoryum ilan ederek borçlarını ödeme planı talep eden Meksika’da enflasyonun yüzde 5’lere gelmesi bir başarı hikâyesidir. Gelelim bize. Petrol krizlerinin yanında birçok dalgalanmaların olduğu 1970’lerin ikinci yarısından sonra Şili enflasyon sorununu bir daha tecrübe etmemek üzere çözmüş ve günümüzde neredeyse sıfıra yakın bir orana getirmiştir. 1980’lerin sonu ve 90’ların başındaki çalkantılarla roket gibi fırlayan fiyat artışlarına rağmen uygulanan ekonomik programlar ve ticaret ortaklıklarının verdiği katkıyla Peru da enflasyona karşı savaşı kazanmış ve oranı yüzde 5 çizgisinin altına çekmiştir. Neredeyse aynı cümleleri Meksika için de kurabilir, enflasyona karşı mücadelesini anlatabiliriz. . Ve maalesef, ekonomimiz çökerken de aynı cümleleri işitir haldeyiz. . . Borç batağına sürüklenmiş, dış borcu 500 milyar dolara ulaşmış, üretimi cılız ve halkı artık fakir olan bir Türkiye var. Ufak dalgalanmalar hariç, bu enflasyon oranı 2000’lerin başından beri, sürekli olarak yüzde 5’lerin altında seyrediyor. Para bulmaktan başka bir amaç kalmamış ülkemizde. 90’ların başında yüzde 60’ları bulan oranı şimdilerde kalıcı bir şekilde ortalama yüzde 5’lere çeken bir ülke görüyoruz karşımızda. . MERKEZ BANKASI ENFLASYON RAPORUBankanın raporunda varsa yoksa enflasyonun gelecek dönemdeki seyrinin para politikası araçlarıyla ne olacağının bir bir resmi veriliyor halka. Esasında halkın da fazla bir şey anlamadığı bu raporların geçmişine bakıldığında aynı cümlelerin farklı birkaç kelimeyle düzenlenmesinden başka bir şey olmadığı görülüyor. Guatemala’da da durum farklı değil. Yıllardan beri sıkı bir yaptırım altında bulunan Venezüella ile yolsuzluk ve verileri manipüle eden Arjantin dışında, enflasyon sorununun olduğu bir Latin Amerika ülkesi kalmadı artık. Raporda üretimin yapılanmasından bahseden yok. 90’ların ortasına kadar enflasyon altında ezilen halkın yaşadığı Brezilya’da örneğin enflasyon oranı birkaç yıl içinde yüzde 2000’lerden yüzde 10’ların, hemen arkasından da yüzde 5’lerin altına çekildi. . . Enflasyonun düşürülmesi için gerekli modeller ve stratejilerin olması gereken sayısal girdi çıktı analizi ve ekonometrik modeller de yok. Bu şahlanış hikâyelerinin akademik yansımasını Merkez Bankası’nın son olmayan enflasyon raporunda da görmek mümkün. Bankanın özenle üzerinde durması gereken istihdam politikası ve işgücüne katılım yani emek arzı konusunda bir görüşü de yok. Topu topu yüzde 5 büyüme oranı ile 40 milyar dolar ek yıllık reel gelir yaratan ekonomimizde, korkunç derecedeki transfer aktarımı ve yolsuzluğun ortaya çıkardığı ekonomik sorunlar sahte zenginlik görünümü ile perdelenmiş, hep uçuyoruz üzerine kurulan cümlelerle örtülenmiştir. Yok, yok, yok!Çünkü yolsuzluk kurutmuş ülkeyi. Ve hâlâ roket gibi fırlayan, bazen de tüy misali baz etkisiyle inen bir enflasyon oranı var. 2000’lerin başında Latin Amerika ülkelerinde olduğu gibi likidite bolluğu ve uygulanan IMF programının verdiği katkıyla ekonomisini toparlayan ülkemizde, bu bolluğun ve değer kazanan lira ile beraber tüketim alışkanlığı, yatırım ve özellikle inşaat alanındaki genişleme ile artan yolsuzluk ve kaynakların etkin olmayan dağılımı, kendini bir on yıl sonra hissettirmeye, 2010’ların başından itibaren de sıkıntılar artmaya başlamıştır. Peru’da da aynı durum söz konusu. Özetle resim budur!",.